Serbest kürsü

 

 
Bekir kara

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ

Aşağıda belirtilen Yazılardan anlaşılmaktadırki,terör örgütlerinin eylem praoğramının asker bölümünden ayrılıp sivillere yönelik eylem planları düzenleyip halkı paniğe kapılıp kargaşa yaratmak, yada iç savaşa sürüklemek amacında oldukları tahmin edilmektedir.Türkiye cumhuriyeti sınırları içersinde yaşayan insanlar hangi ırktan olursa olsun bizim vatandaşımızdır.Şehit olan her asker hangi ırktan olursa olsun türk askeridir.Yapılan bu eylemler Türkiye cumhuriyetine karşı yapılmaktadır.Türk,Kürt, Çerkezve Laz değil hedef Türkiye cumhuriyeti ve onun yegane yılmaz bekçisi şerefli türk ordusudur.Karşımızdaki düşman çeşitli ülkelerden toplanmış mahsum insanların ismini kullanıp eylem yapan hayın ve kalleş güçbirliği yapan millet,devlet,ve zümredir.Bazı medya ve basın organları devamlı askerlerimizi ve iktidarımızı yıpratmak için ,yazılar yazıyor yok asker yetersiz yok isthbarat zayıf yok hükümet beceriksiz bu beyanlar kime yarıyor,kimi yıpratıyor?Şimdi bu soruları bu arkadaşara sormak istiyorum;Askerin karşısında bir birlikmi var bir yekün savaşmı var bir belli ülkemi var yada sasyonel olay yaratmak için kaya ve ağaç koğuna saklanmış üçbeş militanmı var?Askerimiz mevzide yatarken karşıdan gelen eşekli köylüyemi ateş etsin dağdaki çobanamı bahçesinde çalışan  çiftçiyemi yoksa karakola yardım için gelen insanlaramı bunu anında nasıl ayırt etsin.Sayın Genel Kurmay Başkanımız ve Sayın Baş Bakanımız mevzide çöktü diye haklarında yazılar yazılıyor ne yapacaklardılar biz buradayız bizi siper alın vurunmu diyeceklerdiler.Sayın büyüklerimizin cesaret edip o mevzideki askerlerimizin yanına gitmeleri büyük bir moreldir bunları tenkit edeceklerini kendileride bu askerlerimizin yanlarına gitsinler.Bu terör belası  bu hükümet dönemindemi başladı yıllarca devam ediyor peki bu konuşanlar neden kendileri dönemlerinde teröre son vermediler neden idam kalktı bunları savunan millet vekillerini meclise ilk getiren güç kimdi?Bu terör olayı iktidarı ve muhalefeti ile türkiyenin sorunudur sayın büyüklerim doğrular herkese göre değildir doğru tektir sizlerden beklentimiz A partisi,B pertisi ,C partisi değişik kesimlerin oy verdiği partiler olsada Türkiye cumhuriyetinin partileridir.Herkesin değişik fikirleri olsada ülkemin menfaat leri çıkarları bölünmez bütünlüğü tektir:Ülkeme uzanan eller kırılır yan gözle bakan gözler kör olur yanlış adım atan ayaklar kırılır.Gelin İktidarı ve muhalefeti birlik içinde ülkemizin menfaatlaeri için toplanıp ne gerekliyse o kararları cesurca alıp ve bukararların arkasında hangi parti gelirse gelsin durmalı devam ettirmelidir.Bu kararları alırken de fikir kimden çıkarsa çıksın doğruysa desteklenmeli bizim siyasi çekişmemiz halkımızın refahı için ve gelişen çağdaş teknoliji için olmalı dışa karşı birlik olmalıyız doğusu batısı güneyi kuzeyi bizim insanlarımız doğudaki halkımız bizden daha zor durumda bu insanlarımızı hor görmeyelim dışlamıyalım iyi ayırt edelim.Yetkililerden Terör örgütü militanlarından ele geçen lerin hangi ülke vatandaşı ve hangi il nufusuna kayıtlı olduğu basın yoluyla açıklanmalı 4 veya 5 terör ist diye belirtilmeyip açıkça kimlikleri açıklanırsa  inanıyorumki kürt halkımıza olan kinler azalacak ve bu insanlarımızın terör karşısındaki maduriyetleri anlaşılacaktır.Yıllarca kan döken İsrail aşağda ki yazıdan anlaşıldığında kuzey ırakta bizim kandöktüğümüzden bahs ediliyor zihniyetleri açık açık ortada kuzey ırakta kimle savaşıyoruz pkk terör örgütü militanlarıyla bu militanların gayesi ne Türkiye cumhuriyetini parçalayıp yıkmak bunlarla israilin ne işi var da savunuyor yorum yok.Bekir KARA

 Kendisinden önce söz alan AKPM Türk heyeti başkanı AKPSakarya milletvekili Erol Cebeci’nin İsrail’i eleştiren sözlerine sinirlenen Sheetrit, Türkiye’yi PKK’yla mücadele kapsamında Kuzey Irak’ta katliam yapmakla suçladı.
Cebeci, oturumda yaptığı konuşmada  İsrail BaşbakanıBenjamin Netanyahu’yu da “Küstahlığı görüyor musunuz?” sözleriyle eleştirince Sheerit söz alarak sert bir biçimde konuştu. İsrailli parlamenter,  “Türklerin ahlak dersi vermeye kalkmalarından son derece etkilendim. Bana Türklerin PKK’ya karşı mücadelede Kuzey Irak’ta binlerce insanı neden öldürdüğünü açıklayabilirler mi?” dedi. Bu sözler üzerine Cebeci, İsrailli parlamentere “Kes sesini” diye bağırdı. Sheerit yaşanan son gelişmelerin Hamas’ın ekmeğine yağ sürdüğü tezini işledi.
GÜVEN ÖZALP Brüksel  | 26 Haziran 2010  milliyet gazetesi Can Dündar Adacan.dundar@e-kolay.net

Sivillere saldıracaklar!

26 Haziran 2010 Milliyet gazetesiDevletin zirvesindeki istihbarat bu...   PKK, haziran saldırılarıyla askeri hedefleri peş peşe vurmaya başladı.
İstediğinde devleti ve toplumu nasıl huzursuz edebileceğini kanıtlamaya çalışıyor. Nitekim 20 günde, 20 yıl öncesinin ruh halini yaratabildi; sivilleşme eğilimine giren sorunu yeniden askeri alana çekiverdi.
Ancak bu yetmeyecek.
“En üst düzeyde” alınan istihbarata göre bundan böyle sivil hedefler (de) vurulacak.
Amaç ayrıştırmaksa, bunun için gerekli kışkırtma yapılacak.
* * *
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in açıklamasındaki bir cümle, kaygının sadece devlette olmadığını kanıtlıyor:
Türkiye’nin giderek zihinlerde etnik temelde bölündüğü, böyle bir ruh halinin sinsice toplumun kılcal damarlarına nüfuz etmeye başladığı kaygısını yüreğimizde taşıyoruz.”
İşadamları satır arasında “iç savaş uyarısı” yapıyor.
Şehit cenazeleriyle ateşlenen öfkenin dalga dalga topluma yayıldığını ve daha önce işaretleri verilen bir büyük yangını hazırladığını hissetmemek için saf olmak lazım.
Yolun sonunu görmek içinse Lübnan’ı hatırlamak yeter.
* * *
Elimizdeki yegâne güvence, toplumun bugüne dek sergilediği inanılmaz sağduyu...
Birkaç korkutucu gerilim dışında insanlar, öfkelerini komşularına, farklı etnik kökenlilere yöneltmeme dirayetini gösterdi.
“Kardeşlik bağları”nın lafta kalmadığını, derinlere kök saldığını kanıtladı.
Ama bu sağduyuya nereye kadar güvenebiliriz?
Karakollardan sonra çarşılar da hedef alınmaya başlarsa doğacak öfke selini nasıl yatıştırabiliriz?
* * *
Hükümet, medyayı yani aynayı taşlayacağına, terör haberlerini gizlemeye çalışacağına acilen buna çare aramalıdır.
Güvenlik tedbirlerinin derde deva olamayacağı ortada...
Etnik düşmanlığın azgınlaşmasına karşı hazırlıksızız. Yaklaşan tehlikeyi önlemek için kışkırtılan nefreti bertaraf edecek, “mozaik”i bütün renkleriyle dağılmadan koruyacak bir seferberliğe ihtiyaç var.
Galiba bunun için her şeyden önce Başbakan’ın toplumu hepten geren, partisini iyice yalnızlaştıran, öfkeli diline sahip olup kucaklayıcı, yatıştırıcı bir üslubu benimsemesi gerekiyor.
Muhalefeti dövüp durmak yerine tersine, özellikle CHP’nin yeni lideriyle diyalog kapılarını aralamalı.
“Akil adamlar”la bir danışma zemini kurmalı.
Kabinedeki her bakanı, kendi alanında “bir arada yaşama”nın restorasyonuyla görevlendirmeli:
Milli Eğitim’de müfredatın elden geçirilmesinden, Diyanet’te barış temalı cami hutbelerine...
Ortak kültürel etkinliklerin çeşitlendirilmesinden, futbol tribünlerinin etnik sloganlardan temizlenmesine...
“Nefret suçları”na ilişkin yasal hazırlıktan, mahalle bazında tansiyon düşürücü sosyal çalışmalara kadar bir dizi önlem gündeme gelebilir.
* * *
Türkiye ne yazık ki, 30 yıllık başarısızlıktan hiç ders almamış gibi, hâlâ “terörle mücadele” deyince asayiş tedbirlerini, istihbarat zafiyetini, Olağanüstü Hal’i vs. konuşuyor.
Oysa karşımızda toplumsal bir sorun var. 
Çözüm de toplumsal olmalı...

 

İZZET DİLLİ 

 BU YAZI TAMAMEN İZZET DİLLİYE AİTTİ



Anlaşılan GDO'dan önce, başka bir sürü sorunumuz var. 


Değerli Dostlar!... 
 
 Ben
 inşaat mühendisi olmakla birlikte, yaklaşık 18 
 yıldır yemek sektöründeyim. 
Yemek Sanayici ve İş 
 adamları Derneği başkan yardımcısı, 
Ankara Sanayi 
 Odası gıda komite üyesiyim. 
 
 Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya sayfalar yetmez. 
 Ancak birkaç bilgi aktarırsam, ne demek istediğim daha 
 iyi anlaşılır. 

Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur. 
"Soya Kıyması" adıyla satılan ürün, yağı 
 alınmış soya küspesidir. 
 
 
25 Kg torbalarda, kg fiyatı 1,5 TL civarındadır. 
 Kullanırken 
ılık suyla ıslatılır, 1 kg soya kıyması 
 3 kg su emer. 
 Yani kullanım fiyatı, kg'da 50 krş'tan aşağı olur. 
 
Gerçek etin 20 TL/kg olduğu yerde, tabii ki bunu önce 
 sermaye kullanır. 

Maret, Pınar vs gibi hazır tıpkı annemin köftesi gibi 
 köftelerin tamamı soya katkılıdır. 
Şirin gözükmesi için de mix kıyma, soya proteini vs. 
 gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır. 
Yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi 
 aynen diye 
reklâm yapıyorlar. 
 
 
BİTMEDİ: 
Bu soya zımbırtısının; granül veya toz halinde, beyaz, açık kahve, koyu kahve, kırmızı, yeşil renkleri vardır. 
Tadı, nötre yakındır. 
Cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye, unla karışıp ekmeğe, keke vs.ye giriyor. 
Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi, normal kuşbaşı etten ucuz. 
Bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. 
Yüzde 20 su basılıyor ete, böylece fiyatı ucuzluyor. 
Ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon vs, rejimlerinize zarar verir mi bilmiyorsunuz. 
Yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. 
Yemek şirketinizin et giriş faturalarında "mix 
 kıyma" ve "marine kuşbaşı" var mı, bir kontrol edin bakalım. 
PEYNİR ALTI SUYU TOZU: 
Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. 
Nerede kullanılıyor? 
Peynirli çizi de, peynir mi var zannediyorsunuz. 
Tüm bisküvit ve kek sektörünün, birinci sınıf dolgu maddesi! 
Kg fiyatı, 50 krş gibi birşeydi. 
Yediğiniz bisküvit, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir okuyun bakalım... 
İçinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem malzeme var. 
Bir top keki, toptancısı 15 krş'a satıyor. 
Anam-babam usulü un, yumurta ve yağ ile yapsanız, 30 krş malzeme maliyeti var. 
Ambalaj, üretici karı, nakliye ve toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata satılabiliyor? 
Çünkü kek değil, kek benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. 
Paketin üzerini okuyun, anlarsınız. 
- Bezelyenin kurusu öğütülüp, fıstık süsü 
 verilerek tatlılara konuyor. 
- Pul biberin, karabiberin, kimyonun vs, kilosu 5 TL'ye satılan sucuklarda gerçek baharat mı var sanki. 
Bazılarında zaten, sucuk benzeri ürün yazıyor. 
- Bir danadan 25–30 kg sinir çıkıyor. 
- 40 derecede dondurup öğütüyor, sinir unu 
 yapıyor sosise basıyorlar. 
Şarküteri ürünlerine dikkatli bakın. 
Yüzde 100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte. 
Tavukların; boyun, taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her yerikemikleriyle öğütülerek, "mekanik kıyma" isimli bişi yapılıyor. 
Tüm tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız. 
Bütün bu işler, T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor. 
Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda, izinle bunlar yapılırken; siz varın, kaçak yapılanları düşünün!... 
Bütün ekmeğe tavuk döner 2 TL, yarısı işkembe, ööööffffffffffff, sıkıldım gene, GDO ne ki o daha yeni fark edildi, devede kulak bile değil! 
Bunlar işin yemek faslı; daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs... 
Kıyamet kopuyor da, bizim gıda mühendislerimizin sesi-soluğu yok ortada!... 
Bir garip yemekçi inşaat mühendisi, çarşı pazardan topladığı bilgileriortalığa döküyor. 
Bu aymazlığa dur demek için bir şeyler yapmalı, birşeyler yapmalı... 
Bu bilgiyi, arkadaşlarınıza göndermeyi unutmayın. 

STRATEJİ İŞTE BUDUR !

Adamın biri Afrika’da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek;bir gün ormanda dolaşıp ,kelebekleri kovalar,çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor.
"Şimdi başım dertte"
diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri yemeye başlamış,bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş
"Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha varımıdır ki?"
diye sormuş. Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış.
"Tam zamanımda kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım"
diye düşünmüş leopar. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak leopardan kurtulacağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış.Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna
"Atla sırtıma gidip şunu yakalayalım"
demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte yaklaştığını fark etmiş.
"Şimdi ne yapacağım"
diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek,kemikleri yemeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;
"Bu aptal maymunda nerede kaldı ? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok".....

ÇİFTE STANDARTLAR. ..

Zengin insanların yoksul insanları sömürmesi?
-Bencillik
Zengin ülkelerin yoksul ülkeleri sömürmesi?
-Küreselleşme.

++

Birisinin evinize silahla girip değerli eşyalarınızı çalması?
-Silahlı soygun
Silahlı kuvvetlerce desteklenen çokuluslu şirketlerin bir ülkenin
doğal kaynaklarını çalması?
-Silahtan arındırma...

+++

Bomba atarak masum insanları öldüren birine ne ad verilir?
-Terörist
Uçaktan bomba atarak masum insanları öldürene ne denir?
-Cesur pilot..

+++

Bir Filistinlinin topraklarını işgal etmiş İsraillilere saldırmasına
ne ad verilir?
-Terörist saldırı
İsrail uçaklarının kendilerine taş atan çocuklara roketle saldırması nedir?
-Meşru müdafaa...

+++

Zenginden alıp fakire veren?
- Robin Hood
Fakirden alıp zengine veren?
- Amerikan hükümeti

Birinci Ders:

Okuldaki ikinci ayimda, hocamiz test sorularini dagitti.
Ben okulun en iyi ogrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada cakildim kaldim.
Son soru soyleydi :
'Her gun okulu temizleyen hademe kadinin ilk adi nedir ?'
Bu her halde bir cesit saka olmaliydi. Kadini, yerleri silerken, hemen her gun goruyordum.
Uzun boylu, siyah sacli bir kadindi. 50'lerinde falan olmaliydi. Ama adini nerden bilecektim ki !
Son soruyu yanitsiz birakip kagidi teslim ettim.
Sure biterken bir ogrenci, son sorunun test
sonuclarina dahil olup olmadigini sordu.
'Tabii, dahil' dedi, Hocamiz...

 

‏iş yaşamın boyunca  insanlarla karsilasacaksiniz.Hepsi birbirinden farkli insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar.
Onlara sadece gulumsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile...'
Bu dersi hayatim boyunca unutmadim.
Hademenin adini da...
Dorothy idi.


Ikinci Ders :

Bir gece vakit gece-yarisina dogru Alabama Otoyolunun kenarinda duran bir zenci kadin gordum.
Bardaktan bosanirca yagan yagmura ragmen, bozulan arabasinin disinda duruyor ve dikkati cekmeye calisiyordu.. gecen her arabaya el salliyordu. Yaninda durdum. 60'li yillarda bir beyazin bir zenciye, hem de Alabama'da, yardima kalkismasi pek olagan seylerden degildi.
Onu kente kadar goturdum. Bir taksi duragina biraktim. Ayrilirken ille de adresimi istedi, verdim.
Bir hafta sonra, kapim calindi.
Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armaganda...
'Gecen gece otoyolda bana yardiminiza tesekkur ederim. O korkunc yagmur sadece elbiselerimi degil, ruhumu da sirilsiklam etmisti.Kendime guvenimi yitirmek uzereydim, siz cika geldiniz. Sizin sayenizde olmekte olan kocamin yataginin bas ucuna zamaninda ulasmayi basardim. Biraz sonra son nefesini verdi.
Tanri bana yardim eden sizi ve baskalarina karsilik beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasin...
En Iyi Dileklerimle,
Bayan Nat King Cole.'



Ucuncu Ders :

Size Hizmet Edenleri Hep Hatirlayin...

Bir pastanin uc otuz paraya satildigi gunlerde 10 yasinda bir cocuk pastaneye girdi. Garson kiz hemen kostu...
Cocuk sordu:
'Cikolatali pasta kac para ?'
'50 Cent.'
Cocuk cebinden cikardigi bozuklari saydi. Bir daha sordu:
'Peki, Dondurma Ne Kadar ?'
'35 Cent.' dedi garson kiz, sabirsizlikla.
Dukkanda yiginla musteri vardi ve kiz hepsine tek basina kosusturuyordu.Bu cocukla daha ne kadar vakit gecirebilirdi ki...
Cocuk parasini bir daha saydi ve
'Bir dondurma alabilir miyim, lutfen ?' dedi.
Kiz dondurmayi getirdi.
Fisi tabagin kenarina koydu ve oteki masaya
kostu. Cocuk dondurmasini bitirdi. Fisi kasaya odedi. Garson kiz masayi temizle mek uzere geldiginde, gozleri doldu birden..Masayi sanki akan gozyaslari temizle yecekti.
Bos dondurma tabaginin yaninda cocugun biraktigi 15 Cent'lik bahsis duruyordu...


Dorduncu Ders :

Yolumuzdaki Engeller...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun uzerine kocaman bir kaya koydurmus, kendisi de pencereye oturmustu. Bakalim neler olacak diye gozluyor...
Ulkenin en zengin tuccarlari, en guclu kervancilari, saray gorevlileri birer birer geldiler, sabahtan oglene kadar hepsi kayanin etrafindan dolasip saraya girdiler. Pek cogu krali yuksek sesle elestirdi. Halkindan bu kadar vergi aliyor, ama yollari temiz tutamiyordu.
Sonunda bir koylu cikageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sirtindaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarildi ve ikina sikina itmeye basladi. Kan ter icinde kaldi ama, sonunda, kayayi da yolun kenarina cekti. Tam kufesini yeniden sirtina almak uzereydi ki, kayanin eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu.
Acti... Kese altin doluydu. Bir de kralin notu vardi icinde...
'Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir.' diyordu kral.
Koylu, bugun dahi pek cogumuzun farkinda ol madigi bir ders almisti.
'Her engel, yasam kosullarinizi daha iyilestirecek bir firsattir.'


Besinci Ders :

Onemli Olan Vermektir..

Yillar once hastanede calisirken, agir hasta bir kiz getirdiler. Tek yasam sansi, bes yasindaki kardesinden acil kan nakli idi. Kucuk oglan ayni hastaliktan mucizevi bir sekilde kurtulmus ve kaninda o hastaligin mikroplarini yok eden antikorlar olusmustu..
Doktor durumu bes yasindaki oglana anlatti ve ablasina kan verip vermeyecegini sordu. Kucuk cocuk bir an duraksadi. Sonra derin bir nefes aldi ve 'Eger kurtulacaksa, veririm kanimi' dedi. Kan nakli yapilirken, ablasinin gozlerinin icine bakiyor ve gulumsuyordu.
Kizin yanaklarina yeniden renk gelmeye baslamisti, ama kucuk cocugun yuzu de giderek soluyordu...
Gulumsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :
'Hemen mi olecegim ?'
Ufaklik, doktoru yanlis anlamisti, ablasina vucudundaki butun kani verip, olecegini dusunuyordu.

Kimden:

Çevrimdışı İzzet DİLLİ (izzetdilli@gmail.com)
Gönderme tarihi:07 Aralık 2009 Pazartesi 10:16:20

Kime:

faruk yildirim1 (farukyildirim2000@hotmail.com); fahriekiz@hotmail.com; bekir57kara@hotmail.com; Murat Civeleker (Murat.Civeleker@alarko-garanti.com)
Ekler: 1 ek
image001.jpg (149,9 KB)

Sayın izzet bey henüz fareyi göremedim hiçkimseyi satmadım satıldım kimseye ihanet etmedim ihanete uğradım sözümden hiçbirzaman dönmedim verdiğim her sözün arkasında durdum yada durmaya çalıştım bazı odak noktalarını aşamadım kuralların dışına çıkmadım menfaatim için eğilmedim doğru bildiklerimden taviz vermedim ama bu devirde hep kazanan haklı oluyor ben fikir değiştirdiysem değiştirmedim başarılı olamadığım için başka yöne yöneldim ama yinede kendim için değil yine yeşilköy için yeşilköy halkı için hazırlık içine girdim  bu ben olmam başka birisi olur sizde olabilirsiniz doğru bildiğim inandığım insanların yanında herzaman olurum ama inanmadığım dürüst bulmadığım kişilerin yanında asla olamam ben size kendimi anlatamam ama inşallah temennim bir gün 25 yıl çalıştığım arkadaşlardan biri ile karşılaşırsınız o size beni anlatır.Köroğlunun dediği ''delikli demir çıktı mertlik bozuldu'' gibi burada  her şey para olmuş para para para para para para ile alamıyacağın yok kişilik bile,

 

 

FW: Bu da geçer ya hu‏
Kimden:Çevrimdışı İzzet DİLLİ (izzetdilli@gmail.com)
Gönderme tarihi:08 Aralık 2009 Salı 10:45:46
Kime: bekir57kara@hotmail.com
Ekler: 1 ek
Ambigram_...jpg (113,1 KB)
 
Rivayet olunur ki..

Sultan Mahmut bir gün tüm vezirlerini toplayıp, bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle birşey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim diye buyurmuş...
Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün bir yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar, yüzüğü vermişler.
Sultan Mahmut tamam işte bu demiş...
Yüzüğün üzerinde ;

"Bu da geçeR ya hu"yazıyormuş...
Hattatlar bu lafı çok sevmişler ve eserlerinde sıkça kullanmışlar..
Günümüzde bile latin harfleriyle yazılıp, duvarlara asılmıştır.
Örnek yazı ise bir Ambigram'dır. Yani 180 derece cevrildigi zaman bile degismeyen yazidir.

 

 

: HAYATTAN NE OGRENDIM - Hz. MEVLANA‏
Kimden:İzzet DİLLİ (izzetdilli@gmail.com)
Gönderme tarihi:15 Aralık 2009 Salı 09:59:05
Kime: bekir57kara@hotmail.com
 HAYATTAN NE OGRENDIM - Hz. MEVLANA

Hayattan ne ögrendim?
  Sonsuz bir karanligin içinden dogdum. Isigi gördüm, korktum. Agladim.
Zamanla isikta yasamayi ögrendim..
Karanligi gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanliga ugurladim sevdiklerimi. ..
Agladim.
* * *
Yasamayi ögrendim.
Dogumun, hayatin bitmeye basladigi an oldugunu;
aradaki bölümün, ölümden çalinan zamanlar oldugunu ögrendim.
* * *
Zamani ögrendim.
Yaristim onunla...
Zamanla yarisilmayacagini, zamanla barisilacagini, zamanla örgendim
 
Insani ögrendim.
Sonra insanlarin içinde iyiler ve kötüler oldugunu...
Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulundugunu ögrendim.
* * *
Sevmeyi ögrendim.
Sonra güvenmeyi....
Sonra da güvenin sevgiden daha kalici oldugunu,
sevginin güvenin saglam zemini üzerine kuruldugunu ögrendim.
* * *
Insan tenini ögrendim.
Sonra tenin altnda bir ruh bulundugunu. ..
Sonra da ruhun aslinda tenin üstünde oldugunu ögrendim.
* * *
Evreni ögrendim.
Sonra evreni aydinlatmanin yollarini ögrendim.
Sonunda evreni aydinlatabilmek için önce çevreni aydinlatabilmek gerektigini ögrendim.
* * *
Ekmegi ögrendim.
Sonra baris için ekmegin bolca üretilmesi gerektigini. ..
Sonra da ekmegi hakça ülesmenin,
bolca üretmek kadar önemli oldugunu ögrendim.
* * *
Okumayi ögrendim.
Kendime yaziyi ögrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazi, kendimi ögretti bana....
* * *
Gitmeyi ögrendim.
Sonra dayanamayip dönmeyi...
Daha da sonra kendime ragmen gitmeyi...
* * *
Dünyaya tek basina meydan okumayi ögrendim genç yasta...
Sonra kalabaliklarla birlikte yürümek gerektigi fikrine vardim.
Sonra da asil yürüyüsün kalabaliklara karsi olmasi gerektigine aydim.
* * *
Düsünmeyi ögrendim.
Sonra kaliplar içinde düsünmeyi ögrendim.
Sonra saglikli düsünmenin kaliplari yikarak düsünmek oldugunu ögrendim.
* * *
Namusun önemini ögrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk oldugunu;
gerçek namusun, günah elinin altindayken, günaha el sürmemek oldugunu ögrendim.
* * *
Gerçegi ögrendim bir gün...
Ve gerçegin aci oldugunu...
Sonra dozunda acinin,
yemege oldugu kadar hayata da lezzet kattigini ögrendim.
* * *
Her canlinin ölümü tadacagini,
ama sadece bazilarinin hayati tadacagini ögrendim.
****
****
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
MEVLANA

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam1
Toplam Ziyaret94132
Köşe Yazıları
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Hava Durumu
Saat

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ