Fıkralar

 İzzet DİLLİ Beyin göndermiş olduğu  Fıkralar 

DAYAMIŞLAR MATEMATUĞU AYUPTURR!!!

 

Trabzonlu Temel Ağa'nın sevgili torunu Eda'ya verilen ödev ile başı
 derttedir... Eskisehir'e göç eden arkadaşı Niyazi'ye başına gelenleri yazar:
 ' Niyazicugum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi
 ödevini önüme koydi. Bi yandan da aglay. Zaten dertlerini hep baga açar.
 Dedi ki;
 -'Habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin ögretmen beni dövecek.'
 Dedum ki; 'Aglama usagum, bunun içun ögretmen adam dövmez. Simdi oni çözeruk.' Ne mümkün Niyazi kardasum:
Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmislar. Tiren otobostan üçte
bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeser dakka istirahat vermis.
Tiren da bi yerde durmis, 20 dakka su almis. Otobos saatte 60 kilometro
gidiymis. Tiren 5 saat sonra gidecegi yere varmis. Otobos ise ne vakit
sonra oraya varacakmis. Ograstum yapamadum. Usak aglay. Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyrum oga ki, ' damat, senun tanidugun tahsilli bi otobos sofori var ise oga soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun
ben usagi soforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yaris
etmis bi sofor vardur da bize nasihat verur.'
Ha, biz bi yandan da usaga tireni tarif ediyruk. Tiren görmemis ki... Ne anasi görmis, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum'dan Sivas'a gittiydum. Neysa kardasum, o gece çok kizdum. Diyeceksun ki niye?
Usak daha incir agacindan duti ayiramay; mezgiti gosteriyrum, hamsi diy;
efendum, yumurtanun fabrikada yapilduguni sanay. Biz gelduk araba yaristiriyruk.
Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur?
Gurbetten yolci mi bekliysun? Eger varacagi saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler saga otobosun inecegi zamani.. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun? Usakcuklarda sarki yok, türki yok, oyun yok;
 dayamis matamatigi. Ayuptur... '

:) AVUKATIN SADAKASI

     Avukatın biri ölür ve öte tarafa geçer. Cennetin kapısında sorgu meleği avukatın günahlarını dinlemeye baslar :

     1) Çevreyi kirleten büyük bir şirketi, suçlu olduklarını bildiğim halde savundum ve beraat ettirdim.

     2) Bir seri cinayet katilini, yüksek ücret ödediği için savundum ve idamdan kurtardım.

     3) Birçok müşteriden fahiş fiyat aldım.

     4) Parası olmayan kadınları savunmak için onlara sex teklif ettim.

     Ve liste uzadıkça uzaar gider.

     Melek " bitti mi? " diye sorunca da avukat telaşla atılır.

       "Evet ! Yalnız bir dakika ! Bu arada yaptığım iyilikler ne olacak?"

     Bunun üzerine Melek bir süre düşünür, " himm..dur bakalım. Bir tarihte dilencinin birine yüzbinlira vermişsin "

     Avukat sevinir, " evet,evet

     "himm..." der melek " Bir başka tarihte de boyacı çocuğa ikiyüzbinlira bahşiş vermişsin..."

     Avukat yüzünde büyük bir sırıtmayla cevap verir "evet ! tabii ki !

     "Melek yanında duran yardımcısına döner ve söyle söyler

     "Bu Pezevenge üçyüzbin lirasını verin ve derhal cehenneme atin!..."

 Adam  arkadaşlarıyla  gecenin  yarılarına  kadar  içer ve zil zurna  bir şekilde  eve  gelir açar kapıyı  ve  soyunmadan   gider  usulca  yatağına  karısının yanına  kıvrılır ve  sızar işte  ne olursa  o  anda  olur aman tanrım  o da nesi: Yatağın  baş ucunda  eli  asalı   ak sakallı bir ihtiyar  belirir  ve:

—Kalk oğlum   gidiyoruz

—Nereye  amca?  

—Sen öldün  oğlum, artık  öbür dünyaya  gidiyoruz  ver elini    evladım, haydi...

—Ama   amca  ben daha  yaşayacaktım.

—Ohoooooooo  ben kime  diyorum, yok  öldün bi kere  olmaz  artık geçmiş  ola  oğlum

—Ama  bak daha  çocuklarım küçük nolur  diye  ağlamaya  başlar  ve ihtiyar

—Eh hadi bu  seferlik  seni geri  göndereyim

—Sahi mi  yaşasın diye  çığlık atar  bizimkisi.

—Yaşamasına  yaşasın da   insan olarak  geri  gönderemem seni

—O niye  ki?   Amca   

—Yav fazla soru sorma, kurallar böyle ancak   ya  köpek, ya da  tavuk olarak  geri  dönebilirsin hadi  kararını  ver  çabuk ol daha  gidecek çok  yerim  var   evladım Adam  heyecan  içinde  düşünmeye  başlar; şimdi  köpek olsam herkes vurur tekme  atar  sokakta  yaşantı  çok   zor, ben en iyisi  bari  tavuk olim  der. 

—Tamam  sen artık bir tavuk olarak  dünyaya  tavuk olarak  dünyaya  geri  döndün der demez ihtiyar ortadan    kaybolur ve  adamın her tarafı  tüylerle  kaplanır kanatları   çıkar   ve  hop  kendini pis bir kümeste bulur ve arkasından bir ses:

—Naber  fıstık?

—Kim  ki   fıstık?

—Sen, sen burada  yenisin dimi

—Evet de sen kimsin?

—Kim olacağım, ben bu kümesin horozuyum

—Eeeeeee?

—Eesi ne?  Hadi  nazlanmada    şöyle  kuytuya  geçelim ve  

—O niye?

—Niyesi  var mı?  Bir  horozla bir   tavuk ne  yapar?

—Ama.

—Aması maması  yok ver kurtul  burada  kural  böyle  der  horoz  

—Yav vermesine  verim de   bak  cidden    benim   arkamda bir dolgunluk var  canım    yanıyor  der tavuk......

—Ohha daha  yapmadan mı  canın yanmaya  başladı, baksana sen sen hiç yumurtlamadın mı  ?

—Yoo, hiç  yumurtlamadım  şimdiye  kadar,  niye sordun ki  ?

—Ay şapşal şey, ilk yumurtandır  o  sertlik yapan  kıçındaki şey yumurtla   gitsin  ferahlarsın

—Ay bilmem ki  , nasıl olacak  ?

- Gayet  basit,  mızmızlanma  panik etme ıkın  ıkın   çıkar yumurta..... ...

—Valla de

—Dedim bile, hadi  amma  uzattın  be  bir de tavuk olacaksın ıkın  ıkın  bak başı  göründü bile yumurtanın   ıkın    ıkınnnnnnnn demeye  kalmadan  adamın  ensesinde  okkalı bir Osmanlı  tokadı  şaklar :

—Ulan  Allahın belası    Osman , zilzurna   sarhoş   gecenin ikisinde  eve geldin  bir şey demedim  de yatağın orta yerine  yapmanın ne  alemi  var ha  !!!!!!!!!!!! !

ZORUNLU İNİŞ

       İki Türk Fransa'ya geyik avına gitmiş. Av da av yani... Deniz uçağıyla bir krater gölüne inecekler, dağlarda avlanacaklar sonra dönecekler... Şimdi onlara katılalım...
     Pilot: Beyler göle indik, size iyi avlar. Bir hafta sonra tekrar bu göle sizi almak üzere iniyorum. Ancak şunu peşin peşin söyleyeyim, adam başı bir geyik taşıma hakkınız var. Deniz uçağı daha fazlasını kaldırmıyor.
     Bizimkiler: Tamam, biz zaten seri avı düşünüyor değiliz, asıl kafamız dağılsın diye buradayız.
     Pilot: Harika, iyi avlar. Rastgele!
     ***
     Bir hafta sonra deniz uçağı göle iner... Pilot bir bakar ki... Bizimkilerin yanında, adam başı iki geyik!
     Pilot: Bravo da, adam başı tek geyik demiştik. Bu uçak, bu ağırlığı taşımaz.
     Bizimkiler: Taşır taşır.
     Pilot: Taşımaz.
     Bizimkiler: Taşır taşır.
     Pilot: Beyler bakın! Burası Avrupa Birliği, her şeyin bir kuralı var. Nizam var intizam var! Dört geyikle binerseniz bu uçak havalanamaz.
     Bizimkiler: Havalanır havalanır.
     Pilot: Olmaz!
     Bizimkiler: Geçen yılki pilot havalandı ama...
     Pilot: Havalandı mı? Dört geyikle mi? Buradan mı?
     Bizimkiler: Evet tastamam öyle. Geçen yılki pilot, dört geyikle havalandı!
     Pilot: Madem o pilot yaptı, ben de yaparım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yapıyor olacağım ama kanıma girdiniz. Hadi yükleyin geyikleri, binin, bağlayın kemerlerinizi, kalkalım.
     ***
     Pilot gazı verir.... Deniz uçağı göl üzerinde süratlenir... Süratlenir... Kızaklar sudan kesilir ama uçak bir türlü ağırlığı kaldırıp yükselemez.... . Ve sonuçta burun üstü ormanın içine çakılır, bin parçaya ayrılır. Şans eseri kimsenin burnu kanamadan herkes kurtulur. Ormanda, yarı baygın, paramparça olmuş uçağın yanında, bizim avcılardan biri kendine gelir, kafayı kaldırır... Arkadaşı da gözlerini açmıştır...
     Gözlerini açan sorar:
     - Len Ahmet, neredeyiz biz?
     Bizimki şöyle bir etrafa bakar...
     - Hemen hemen.... Geçen yıl düştüğümüz yerin 200 metre kadar gerisinde!

Boru Suyu
Adamın biri uçağa biner ve uçak ilerledikten sonra adamın canı su ister.Ve haotestesi çağırır hostes gelir.
-Buyrun efendim ne istediniz.
Adam 1 bardak su ister hostes suyu getirmeye gider ve bakarki su bitmiş pilotun yanına gider ve durumu anlatır pilot da derki.
-Kızım sen şişeye işe götür.
Hostesde çişini yapar ve götürür adam içip
-Oooh bee.Der
ve aradan birkaç dakika sonra tekrar hostesi çağırır ve yine su ister hostes tekrar pilota giderek durumu anlatır pilot
-Bu seferde erkek işesin.
Der ve erkek bardağa çişini yapıp adama götürür adam içip 'hımm! yapar. derki
-Bu suyun tadı biraz deyişik birazdan içtiyim daha güzeldi.
Host'ta şu cevabı verir
-Tabiki amca o kuyu suyu, bu boru suyu.
 Erzurumlu bilgisayar kullanırsa Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır.
Teknik servis elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili bilgi verir ve ayrılır.
Aradan bir iki saat geçer, işyerinden
telefon:

-"Kardeşim sizin anlattığınız gibi yapirem fakat program düzgün çalışmiir." Teknik servis elemanı sorar:
-"Nasıl yapıyorsunuz?"

-"Senin anlattığın gibi."

-"Hata ne?"

-"Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmir."

-"İşlem basamaklarını tek tek anlatın."

-"Tamam" diyor ve başlıyor anlatmaya...

"Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem.
Hepsini yazdıktan sonra senin anlattığın gibi kayıt bölümüne basirem.
Ekrana bir yazı geliyir: Kaydetmek ister misiniz? E/H yazısı çıkir.

Ben de diyirem Hee..." 
 İstanbul'a gurbete giden Erzurum'lu, dönüşte karısına İstanbul'lu hanımların, akşam eve dönen kocalarını, kapıda nasıl karşıladıklarını "Hoş geldin kocacığım, üşümüşsün, yorulmuşsun!" gibi kibar, nazik laflar ettiklerini anlatmış. Belli ki o da karısının kendisini öyle karşılamasını istiyor.Akşam eve gelmiş, kar, tipi, soğuk, karısı kapıyı açmış:
-Uyiyy kocacığım, it gibi titriyirsin.
Hasan annesini aksam yemeğine davet etmiş.
Yemek sırasında anne hep Hasan'ın ev arkadasının
ne kadar cekici oldugunu dusunmeden edememis. Yemek
boyunca ogluyla kız arasında neler oldugu konusunda
meraktan çıldırıyormuş. Bunu farkeden Hasan 'Anneciğim
Ayse ile aramızda inan hicbir sey yok. Biz sadece ev
arkadasıyız' demis.Bir hafta kadar sonra Ayse Hasan'a sormus:
' Annenin yemege geldigi geceden beri çorba kepçesini
bir türlü bulamıyorum. Nerde oldugu konusunda bir fikrin var mı?
Sence annen almış olabilir mi?'
Hasan cevap vermis 'Aldığını sanmıyorum ama bir e-mail
gönderip ona sorayım' ve annesine şöyle yazmıs:
'Annecigim, sana aldın demiyorum, almadın da demiyorum ama
gercek şu ki bize yemege geldiginden beri çorba kepçesi kayıp'
Bir kac saat sonra annesinden soyle bir e-mail gelmis:
' Sevgili oğlum, sana Ayse ile yatıyorsun ya da yatmıyorsun
demiyorum. Ama gercek su ki eger o kendi yatagında uyuyor
olsaydı simdiye kadar corba kepçesini çoktan bulmuş olmalıydı
   

Bir kayın validenin üç damadı varmış. Birgün bunlar tatile denize gitmişler. Kayınvalide "bakayım damatlarım beni ne kadar seviyor" deyip atlamış denize ve boğulma taklidi yapmaya başlamış. "Büyük damadım boğuluyorum ne olur kurtar beni" demiş. Büyük damatta hemen kurtarmış. Ertesi sabah büyük damadın kapısında bi reno laguna üzerinde de bir not "sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınvaliden". Ertesi gün ortanca damadı denemiş aynı şekilde oda hayatını kurtarmış onunda kapısında bi reno safrane ve üzerinde bi not: "sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınvaliden". Sıra küçük damadı denemeye gelmiş. Ertesi gün yine denize girmiş. "Damadım boğuluyorum ne olur kurtar beni" demiş. Küçük damat "s.kt.r lan boğulursan boğul demiş. Kadında oracıkta boğulup ölmüş. Ertesi gün küçük damadın kapısının önünde bi ferrari üzerinde de bi not "Sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınpederin."a .

FW: Laz Profesör Temel.. (nasıl profesör olduysa...‏
Kimden:İzzet DİLLİ (izzetdilli@gmail.com)
Gönderme tarihi:15 Aralık 2009 Salı 12:27:27
Kime: sezaidilli@hotmail.com; bekir57kara@hotmail.com; faruk yildirim1 (farukyildirim2000@hotmail.com)
 
   
    
 
   
Dünya Genetik Projeler Yarışması yapılıyormuş. Tüm ülkelerden genetik profesörleri yarışmaya çalışmaları ile katılmış.İlk Fransız profesörün çalışmasının başına gelmişler. Jüri başkanı çalışmasının ne olduğunu sormuş. Fransız profesör başlamış anlatmaya:
- Ben inek genleri ile tavuk genlerini birleştirdim, Ortaya çıkan mahlukatın eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu demiş...

Ardından diğer çalışmaları ülke ülke gezmeye başlamışlar.. Sıra gelmiş Türkiye'den bizim Laz profesöre, Jüri başkanı:
- Sizin çalışmanız nedir ? diye sormuş.
Laz profesör anlatmış:
- Ben demiş, karpuz genleri ile hamamböceği genlerini birleştirdim! Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan Laz profesöre;
- Bu çalışma ne işe yarar? diye sormuş.
Laz profesör:
- Çok işe yarıyor, karpuzu kesiyorsun, çekirdekleri kaçışıyor...
   

 

  

İzzet DİLLİ

 

Domuz Gribi Fıkrası

Temel'in karısı domuz gribine yakalanmış hastaneye kaldırılmış. Aradan geçen zaman
içinde karısı hastalıktan kurtulmuş. Geçmiş olsun ziyaretine gelen Dursun Temel'e sormuş
-- Karin nasil oldi Temel, tamamen iyuleştu mi?
Temel kafasını iki yana sallayarak


-- Grip geçtu da, domuzluk devam ediiy...

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam12
Toplam Ziyaret94179
Köşe Yazıları
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Hava Durumu
Saat

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ